Ebû Sa'îd el-Hudrî (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Mehdî ben(im neslim)dendir. Alnı (başının ön kısmı) açıktır (saçsızdır veya alnı geniştir). Burnu ince ve uzun olup, ortası hafif çöküntülüdür. O, zulüm ve haksızlıkla doldurulmuş olan yeryüzünü adâletle dolduracaktır ve yedi sene hükümranlık sürecektir.”
Dünya tarihindeki büyük olayların hemen hepsinde, medya çok büyük rol oynamıştır. Ancak bu rol her zaman olumlu olmuştur diyemeyiz. Büyük ideolojiler, müsbet veya menfî manada insana göre değişir. Haberlerin çoğunluğu yalana delâleti fazla olduğu için medya kurşun atmayan silah olarak görülmektedir.
Medyanın kendisini bir saltanat olarak görürsek; şairler, elçiler, bu saltanatın gözde koruyucusu, şiirler ve hatipler ise bu sistemin ayakları ve kollarıdır. Sosyal yaşamda bu unsurlar; güç ve otoriterin ana kaynağıdır. Güçlü gözüken bu sistem; ideoloji sahibi şairler ve sermayesi şiirler olmadan bu saltanat sürdürülemezdi. Birinin yokluğu diğerlerinin varlığını ortadan silecektir. Zulmün devamını sağlamak ve insanları hak yoldan çevirmek için bu çark kullanılmıştır.
Hz. Muhammed (aleyhisselam)'ın parlayan o mükemmel yıldızı ve inkarcıların rezil bir şekilde ölmesi, zulüm saltanatının da sonunun geldiğinin işaretçisi olmuştur.